2013/12/24

31, 32, 33 ve daha birçok şey:)


Bu durumdan hiç hoşlanmamakla birlikte, ayda bir post yapma rutinine girdiğim bir 36. haftadan sesleniyorum size. Kızsanız da, içerleseniz de, amaaaaan yazmazsan yazma çok da şeyime deseniz de hakkınız var. Tek sorun benim takıntılı oluşum. Özenmeden, paylaşacak 1-2 tane bile olsa fotoğraf olmadan ve onları da elden geçirip size en güzel şekilde sunmadan post yapmak içime sinmiyo. Öyle yapacağıma hiç yapmam mantığından yola çıkıyorum sanırım bu sıralar..
Bide hani durur durur, sonra bütün herşey üst üste gelir ya, hah işte aynen öyle bir iş yoğunluğu içindeyim izne ayrılmama 1 hafta kala..

Bende mazeret çok. Bu postu komple mazeretlerle donatıp sizi kaçırabilirim istersem:P Ama yapmıycam.
Ortalarda yokken neler yaptığımı, tipimin ne hale geldiğini, daha ne kadar insanlıktan çıkacağımı merak eden pek sevgili okuyucularım için bikaç bişey söylemem lazım hazır gelmişken.

2013/11/13

Hık..!


Hapşırırken her an pıt diye doğurcakmışım hissi veren göbeğim ve kızlı erkekli yaptığım en güzel şey olan bebeğimle 30. haftadan hepinize selam ederiz teyzeler amcalar ve daha bir sürü şey :)

2013/11/01

Önce bilinçlenmek gerek!

Bu hatırlatmayı yapmak için illaki meme kanseri haftası olması gerekmiyo sonuçta. Aynı şekilde, doktora gidip bi kontrol yaptırmak için de bi şikayetimizin olması gerekmiyo.. Ama farkında olmadan, 1-31 Ekim tarihlerinin Meme Kanseri Bilinçlendirme Ayı olduğunu bilmeden, bir gün gecikmeli de olsa bu konuya deyinmiş olmaktan mutluyum.

(internetten alıntıdır)

2013/10/21

Şaka maka 26!


Herkes denize girdi, ananesinin leziz böreklerini hüpletti, kavurmaları löpür löpür götürdü ve Ekim güneşinde bronzlaşmanın dayanılmaz hafifliğiyle kendinden geçtiyse ne mutlu! 
Gezemeyenler, gezip de yetersiz bulanlar(Allah gözünüzü doyursun bu arada!), yok efendim ben hiçbişey yapamadım mal gibi evde geçirdim bu tatili diyenler de üzülmesin. Üçte birini yatış modunda geçirdiğimiz Ekim ayının son haftasına yaklaşırken kapıda bekleyen 29 Ekim tatili sizin de yüzünüzü güldürecek.

2013/09/29

Kırmızı minik pabuç ❤


Sevgili okur, bu yazı, senin de farkettiğin üzere oldukça gecikmiş bir yazı. 
Şimdi ben çok yoğunum diycem, isim gücüm o kadar çoktu ki elimi eteğimi her bişeyden çektim diycem, yaptığım mesailerin haddi hesabı yoktu diycem ama sen mazeret kabul etmiyceksin biliyorum. Ama 23 haftalık olmuş ve artık göbeğini hiç biyerlere sığdıramayan gebe kontenjanından beni affedersin diye düşünüyorum, ne dersin? :)

2013/08/28

Velinimet


Elini havalandırmak için camdan dışarı çıkaran taksi şoförünün el hareketlerine anlam vermeye çalışan arkadaki aracın şoförü gibi hissediyorum kendimi bi süredir.
Acaba bana bişey mi demek istedi, acaba noluyo orda, benim de el sallayarak tepki mi vermem gerekiyo? Kafamda bir sürü soru.

2013/08/23

Daha 18 ❤


Hamileliğimle ilgili bişeyler yazmam konusunda haftalardır bir ısrar, bir çemkirmedir gidiyo. Siz küfretmeden ben anlatmaya başliyim en iyisi:) Bunu siz istediniz!

2013/08/14

Bir masal kasabası: Montecatini Alto

Şehir merkezindense, kuytuda köşede kalmış ve keşfedilmeyi bekleyen birsürü şeyi olan köy ve kasabaları gezmeyi tercih etmişimdir genelde. İtalya gezimizde de bu kurala uydum herzamanki gibi. Tabi bunda ucuz turla gitmiş olmamızın ve dolayısıyla gittiğimiz şehirlerde şehir merkezinden uzak kasabalarda kalmamızın da payı büyük:) Ama benden size tavsiye, şehir merkezine 1 vasıta uzaklıkta bir otel seçerek, uyuyabileceğiniz en geniş odalarda uyuyup, cıvıl cıvıl kuş sesleriyle uyanabilirsiniz. Merkez dışında dedim diye gidip yol üstü motellerinde kalmayın tabi, o değil yani benim kastettiğim, anladınız siz:)

İtalya diyince akla ilk gelen sanat olabilir, gözlerinizi alamayacağınız şahanelikte eserler olabilir, kiliseler, anıtlar, çeşmeler olabilir. Ama benim gibi sanat insanı olamayanlardansanız, bi yerden sonra binalar üstüne üstüne gelenlerdenseniz sıkı durun. Sizin için de bi çözüm düşünmüş İtalyanlar. Öyle şahane kasabalarla, çiftliklerle, öyle farklı kültürlerle karşılaşacaksınızki, televizyonda gördügünüz ve kitaplarda okuduğunuzdan çok daha başka bi İtalya'yı geziyo olduğunuzu farkedeceksiniz.
Hayır bu işten komisyon almadım, valla bak:) Sadece bilin diye tüm hissiyatımla anlatıyorum size.

Yazın sıcağında, "aaaa Avrupa'ya gidiyosan yanına mutlaka kalın şeyler al. Oranın yazı da kışı da soğuk olur" diye akıl verenlerin kurbanı olup, Venedik'in nemiyle duvara yapışıp Roma'nın sıcağıyla buharlaşmak istemiyosan dinle seyirci. İşte tam bu noktada, bana göre İtalya'nın en güzel şehri Floransa'da, Montecatini isimli kasabayı not al! Huzurun tanımını şu ana kadar yapamadıysan biraz bekle, önce bi git bu kasabayı gez, hatta birazdan bahsedeceğim bölgeyi gör, sonra otur uzun uzun tanımla huzur denen şeyi:)


2013/07/17

Yaklaşın, bişi diycem:)


Bazen çok önemli bişey olur, paylaşmak istersin, ama kurduğun hiçbir cümle onun önemini, onun yaşattığı heyecanı anlatmaya yetmez ya gözünde, "yok yaaa bu cümle çok eksik kaldı, amaaaan bu şarkı da tam olarak anlatmıyo durumu" diye sızlanarak, olayı en güzel şekilde aktarmanın ve karşındakini şaşırtmanın yollarını ararsın ya, işte ben de bir süredir bu durumu yaşıyorum. Neresinden başlasam nasıl anlatsam diye düşünüp duruyorum, sanki ne kadar detaylı anlatabilceksem:)

2013/06/25

Büyükkuş



Eskiden olsa "25'mi? Ohaaaa, çok yaşlı" derdim. Kırklı yaşlarında olanların direk bir ayağı çukurdaydı benim gözümde.
Büyük olmaya, abla olmaya, topuklu ayakkabı giyip çantamı koluma takarak istediğim yere yanımda annem olmadan tek başıma gidebilmeye özenirdim. Evcilik oyunlarında hep abla yada anne olurdumki, en azından oyun içinde kardeşime büyüklük taslayabileyim diyerekten:)
Gözlük takmayı bile bir büyüklük göstergesi olarak düşünür, cin gibi gören gözlerim için "benim gözlerim aşırı bozuk, kesin gözlük takmalıyım ben" diye tutturur, gözlük takmak için adeta yırtınırdım.
Böyle değişik bişeydim yani özetle. Sanki büyüyünce elime ne geçecekse, öyle bi büyüme aşkı vardı içimde:)

Gel zaman git zaman, bi bakmışım 30'um. Hani şu yazıyla otuz olan otuz. 
Bikaç sene önce ohaaa dediğim 25, artık hiç de öyle büyük gelmemeye başlamış. Otuzlu yaşlar genç, kırklı yaşlar ortaya yakın genç olmuş, taaa yetmişler filan yaşlıymış artık. Hatta bazen 65 yaşında dünyadan göçenler için "yazık daha gençmiş" dediğim bile görülmüş. Düşünki öyle bi olgunlaşma, öyle bi yaşını benimseme, öyle bi gereğinden hızlı büyüme.

Ben küsüratı sevmem. Tıpkı televizyonun sesini açarken asla 27'de yada 28'de bırakmamam gibi. İllaki 30 olcak. Yada 20. Ortası mümkün değil.
O yüzden alışmam çok zor olmayacak, yuvarlamaya gerek olmadan, iki hecede bitcek. 
O-tuz.

Dipnot: Bir diğer güzel yanı da, dudaklarımı daha dolgun gösterecek bi yaştayım artık. Soranlara dudaklarımı öne doğru uzatarak böyle dolu dolu otuz diycem aauhauahua :))

Bu vesileyle hepinizi öper, yeni yaşımda da buralarda hep birlikte olabilmeyi dilerim.


2013/04/18

Biz çıkalım kerevetine ❤


3 yıl önce tam bugün, iki tane kuş, topladıkları saman ve otlarla kurdukları yuvalarında birlikte yaşamaya karar vermişler. Ne gerek var evlenmek için havaların ısınmasına, biz zaten birbirimizi ısıtırız sevgimizle demişler. 
Ondan sonra bi bakmışız onlar ermiş muradına 
Öyle işte :)

Dipnot: kerevet; eski tabiriyle sedir demek. 
Yani,
onlar ermiş muradına, biz de onlara gidelim misafirliğe. hazır gitmişken de sedir, koltuk ne bulduysak oraya çıkıp oturalım demek :)

2013/03/27

Gelinim sen anla.


Elimizde hep bi hırka, bi ceket, bi bişeyler taşımak suretiyle artık kısa kollu bile giyebilecek kadar havaya meydan okumaya başladıysak, son 7 ayı sorgulamanın vakti geldi de geçti bile demektir. Elde var fazladan kilolar, dalga dalga selülitler ve bütün kış oturmaktan yumuşamış bir et yığını. Bundan sonrası hüsran, hayal kırıklığı, bundan sonrası hızlandırılmış diyet programlarıdır. 

2013/03/21

Soldan soldan gelir bazen.



Hep kendimden bahsettiğim, arada siyasetten ve tarihten filan da bahsetmemin renkli olacağı yönünde yorumlar geliyo bazen. Tabiki hoş görüyorum (sonuçta burası bi tartışma programı:P ).

2013/02/25

Aslında öyle değil.


Bazen derin bi nefes almak ve puffffff diye bırakmak lazım.
Acaba bugün ne pişirsem yada offf yarın yine iş var diye düşünmeden. 
Alıp eline balonu, sanki  balonun oynanabilen bişey olduğuna henüz aklı ermiş 2 yaşındaki çocuk gibi çıldırmak lazım.

2013/02/06

Hediyemiz vaaaaaar:)

Blogumda hediye reklam gibi konulara yer vermem çoğunlukla. Ama bugün, ürünlerini çok beğendiğim ve severek de giydiğim bir web sitesi sizler için cazip bir teklif sununca geri çevirmeyeyim dedim. 
Şimdi önümüz sevgililer günü malum. Eşinizden sevgilinizden hediye beklemenize gerek yok, gelin hediyeniz burdan olsun, sepetiniz dolsun. Eğer sevgiliniz eve bir hediyeyle gelirse o da bonus olsun :) (ramazan davulcusu gibi kafiye yaparım bazenleri:P)

Sheinside.com, yurtdışı merkezli bir online alışveriş sitesi. Burdan aldığım ürünlerle ilgili postlarıma şurdan ve şurdan bakabilirsiniz hatta.
Şimdi bu arkadaşlar diyoki, sevgililer günü vesilesiyle takipçilerinizden birine sitemizde kullanmak üzere 100$ hediye çeki verelim, 100$ ve üzeri bir alışverişinde istediği gibi kullansın.
Bunun için de sizden bikaç küçük şey istiyolar:)

1. Sheinside'a aşağıdaki linki tıklayarak üye oluyosunuz. Zaten alışveriş yapabilmeniz için üye olmanız gerekiyo her alışveriş sitesinde olduğu gibi;)
2. Facebook sayfasını şurdan beğeniyosunuz:
3. Bide bu websitesinde en beğendiğiniz ürün hangisiyse onun linkini mail adresinizi de belirterek bu postun altına yazıyosunuz.
Hepsi bu kadar:)

Hediye çekilişi 20 Şubat'ta sonlanacak ve kazananı hemen açıklıycam;)




2013/01/30

Okumalıklar kulesi


Baktım soğukta parmaklar bile birbirine yapışmışken fotoğraf çekmenin mümkünatı yok, ben de halihazırda beni bekleyen okumalıklar kulesi postumu yapayım dedim. Hadi göster bakalım okumadıklarını diyerek beni mimleyen ve şu tabloyla yüzleşmeme sebep olan sanal alemin en tatlı hemşiresine de teşekkür ederim buna ilaveten:)