2016/08/11

Olmaz olmaz deme!



Bu fotoğrafları taaa Nisan ayında, Ela'yla ikimiz de bafra patatesi kadar beyazken çektirmiştik. Çektirmiştik dediysem, gönüllü ve mecburi fotoğrafçımız olarak Erman çekmişti:) Ela'nın hasta, dolayısıyla benim de keyifsiz olduğum bir gündü aslında. Ama sıkıcı hayatımıza hareket katmak ve biraz renklenmek ikimize de iyi gelir diye düşünüp, sarı elbiselerimizi giyip atmıştık kendimizi Odtü'nün kollarına yine bir cumartesi günü.

2016/07/25

Bir bez bırakma hikayesi:)


Bizim hiç öyle anne sütünü kesme, emziği bırakma, kendi yatağına geçme tarzı evrelerimiz olmadı Ela’lı hayatımızda. Memeyi kendi isteğiyle bıraktı, emziği de! Altıncı ayından beri de kendi yatağında yatıyor (her ne kadar son zamanlarda o yataktan çok koynumda uyumayı tercih etse ve ben bu durumdan aşırı memnun olsam da ❤️). Aslında bez bırakma diye bir evremiz de olmayabilirmiş. Kendisi 1,5 yaşından beri, onu her bezleyişimden sonra mütemadiyen bezini çıkarıp atıyor ve ben bu şeyi artık takmak istemiyorum sinyalleri veriyordu. Ben de aynı bezi tekrar takıyordum ona. Çünkü takdir edersiniz ki bezi bırakmak için sadece çocuğun değil ebeveynlerin, hatta öncelikle annenin hazır olması gerekiyor, o kadar net!

2016/06/10

JW Marriott'ta Kız Kıza Spa!


Ela doğduğundan beri adeta bir uzvum gibi her yere onunla gidiyor, alışveriş yemek etkinlik doktor demeden çanta gibi her daim onu da yanımda taşıyorum. E hal böyle olunca da nerden baksan iki buçuk senedir kendime (eşime, arkadaşlarıma) ayırdığım şöyle kaliteli bir iki saatim bile olmamıştır. Yok artık demeyin, valla da öyle:)

Artık nasıl bi yorgun, nasıl bi "yazıııık kıyamam" imajı çizmişsem, Jw Marriott Hotel imdadıma yetişti ve Karma Spa bizi kız kıza harika bir gün geçirmemiz için Vip salonuna davet etti. İlk başta bu teklif; içinde masaj, hamam, jakuzi gibi birçok harika detayı yanımda çok sevdiğim arkadaşlarımla bana sunduğu için aşırı çekici görünse de, en yakın arkadaşımı evde babasıyla bırakıp 4-5 saat dışarda olma durumunu bi yadırgadım. Sonra da amaaaaan diyip akışına bıraktım (masajda bile Ela'yı düşünüyodu:P).

2016/06/09

Eskiden...


"Eskiden"le başlayan bi yazı yazmayalı epey olmuş onu farkettim:)

Eskiden ramazanlarda eş dost akraba herkes bir evde bir araya gelir, yenilir içilir, sohbete tabi ki doyulmaz ama sahura kadar da muhabbetin dibine vurulurdu. Tabi biz o sırada küçük olduğumuz için, sohbet edenler biz değil ebeveynlerimizdi. Biz, ortamdaki tüm pastaları çörekleri hüpleten, sonra da koltukların arkasında yada bize ayrılmış olan arka odalardan birinde yere çömüp, birbirlerine kıçından uydurduğu korkunç hikayeleri anlatan topluluğun üyesiydik:)
Anlatacak hikayeler bitip, aşırı yemek yemekten üzerimize rehavet düşünce de sohbet edilen odaya geçer, annelerin muhabbetinin giderek uğultuya ve ordan da ninniye dönüştüğü noktada uyuyakalırdık ya bir koltuğun üstünde, ya birleştirilmiş tekli koltukların üstünde yada annemizin dizinde.
Evin ablası olduğum ve benden küçük iki kardeşim daha olduğu için, eve dönüş yolunda arabadan inince genelde kardeşlerim annemle babamın kucağında, ben de ayakta uyuyarak geçerdik eve. 

2016/05/24

Köyde yaşıyomuş gibi çek!


Geçen gün bi haber okudum. Türkiyede nüfusun %8'i 65 yaş üstü iken, bir köy var ki orda nüfusun %33'ü 65 yaşının üstündeymiş. Hatta hatrı sayılır miktarda da 100 yaşının üstünde "genç yetişkin" varmış bu köyde:) Çoğunun tansiyon, kolestrol, şeker gibi problemleri yok. 

Şık ve Güzel Görünmek İsteyen Kadınlar İçin 2016’nın Moda Trendleri

Hangimiz şık ve alımlı olmak istemeyiz ki? Ama bazen, şık olmaya çalışırken ipin ucunu kaçırırız ve işte o zaman işler çığırından çıkar. Geçenlerde kızlarla yılın en ünlü şık kadınları hakkında konuşuyorduk ki birdenbire, biz neden onlar gibi olamıyoruz diye parlayıverdik. Neyimiz eksikti onlardan? Kesinlikle kaçırdığımız, göz ardı ettiğimiz bir şeyler vardı. Hazır yaz da geliyorken, senenin trendlerine iyice hakim olmalıydık. Neyse ki, bu dertleşmelerimiz fazla uzun sürmedi. İnternette dolaşırken rastladığım “Şık Ve Güzel Görünmek İsteyen Kadınlar İçin 2016’nın Moda Trendleri” başlıklı infografi, yaramıza resmen merhem gibi geldi. Eğlenceli görsellerle süslenmiş, faydalı bilgilerle bezenmiş infografiği okuduktan sonra 2016 modası hakkında epeyi bilgiye sahip olduk.



Hem rahat ve kullanışlı hem de oldukça şık olan bol pantolonların 2016’da da raflarda yerini aldığını öğrenince havalara uçtum. Üstelik sadece tek boy şeklinde değil, bu sene her boyda bol pantolon bulmamız mümkün olacakmış. Omuzlarını göstermek isteyen kadınlar ise bu sene yaşadı. Özel X kesim modellerle birlikte açılan omuzlar herkesin göz bebeği olacağa benziyor. Klasik ve romantik bir tarza sahip olan kardeşim ise, karpuz kolların geri döndüğünü duyunca sevinçten havalara uçtu. Hatta şimdiden bir tane karpuz kol elbiseye sahip oldu bile.

“Kıyafetlerde renk uyumu önemlidir” cümlesinin de bu sene rafa kalktığını öğrendim. Artık, yeşil pantolonumla mavi ayakkabımı giyinmekten korkmama gerek yokmuş. En çok sevindiğim şeylerden biri de, bu senenin modası arasında yer alan uzun kollar oldu. Artık yeni bir şey aldığımda sürekli terziye gitmeme gerek kalmadı! Zaman zaman salaş giyinmeye bayılan biri olarak,  üst üste giyinme modası da beni cezbetti. Gömlek üzerine yelek giyindiğim zaman artık kendimi çok daha özgür hissedeceğim. Her yerde kendini göstermeye başlayan püskül, kıyafet detaylarında ve aksesuarlarda da bolca kendini gösteriyormuş. Bunu öğrendiğim iyi oldu, püsküle bayılan anneme alacağım püsküllü tunik şahane bir doğum günü hediyesi olacak.


Şeffaflığı seven biri olarak, tülün sadece abiyelerde değil, gündelik kıyafetlerde de moda olduğunu öğrendim ve hemen alışveriş listeme tül detaylı tişörtleri ekledim. İlginç tasarımları oldum olası çok sevmişimdir. O yüzden, 2016 trendleri arasında  asimetrik kesimlerin bulunduğunu öğrenince hayallerimin sınırlarını şimdiden zorlamaya başlamadım. Anlayacağınız, Hepsiburada.com’un yeni kategorisi Hepsimoda aracılığıyla öğrendiğimiz bu püf noktalar sayesinde artık biz de imrenilen kadınlar arasında yerimizi alabiliriz. Teşekkürler Hepsimoda!




2016/04/06

Build A Bear Workshop


Hiç unutmam, ananemlerin köy evindeyiz. Nerdeyse her tatilde soluğu orda alıyorum, çünkü o evi ve teyzemle vakit geçirmeyi çok seviyorum. Teyzem tabi o zamanlar lisede filan, yani küçük teyze:)
Her gün ayrı bir aktivite yapıyoruz onunla. Bir gün şekilli kurabiyeler yapıyoruz, bir başka gün sarma yapıyoruz (evet benim dünyam yaklaşık olarak 3 yaşımdan beri yeme-içme üzerine kurulu:P).
Teyzem çok da hamarat. Sadece pasta börek değil, dikiş nakış konusunda da eline kimse su dökemiyo. Bir gün bana "bugün de bez bebek yapalım mı sana?" diyo. Ne kadar da cevabı belli bir soru:) Ben "hayır!" diye yapıştırıyorum tabi cevabı. Şaka şaka :P
5 yıllık gözlerim faltaşı gibi açılıyo, "içini nasıl doldurcaz peki?" :)

Sonra teyzem, evdeki parça kumaşları kesip biçip bişeyler hazırlıyo, kalın ipleri birbirine dolayıp saç yapıyo. Sonra bana poşeti gösteriyo ve "hadi şimdi içine elyafı da sen doldur" diyo. Benim gözler yine faltaşı:P Zaten o yaşlar her şeye şaşırma, her halta heycanlanma yaşları. Üstümde acaip bi sorumluluk, sanki ameliyat yapacam da ya hastanın içinde makas unutursam endişesi.
Tamam diyip dolduruyorum bez bebeğin içini. Elimin de ayarı yokmuş demek ki o zamanlardan beri, tombalak bişey çıkıyo ortaya, kolu bacağı küp gibi:)

O oyuncak şimdi nerde desen bilmiyorum, ama çocukluğumun en hayalgücü yüksek ve evcilikli zamanlarında o bez bebeğim hep yanımdaydı, onu biliyorum.

2016/04/02

Ankara'da çocukla nereye gidilir: Harikalar Diyarı


Çocuk gözünden dünyaya bakmak bambaşka bir şey, bugün bir kez daha anladım bunu.

Senin ağaç olarak gördüğün şeyi o "hayalet" olarak görebilir mesela.
Yada senin sadece bir ev olarak gördüğün resme bakarak, o evin içinde sulu boyama yapan çocuklardan, evin bahçesindeki salıncağa kadar her şeyi hayal eder onlar o minnak kafalarında:)

2016/03/04

Çocuk olmak çok güzel, gelsene:)


Geçen gün bir yazı okudum. Çocuklarınızın öğrenme akışını bozmayın, sadece yönlendirin ve onun kendi kendine öğrenmesine yardımcı olun diyodu. Çünkü zaten öğrenmeye ve keşfetmeye meyilli bir canlıyız, doğamız gereği yaşayıp deneyimleyerek öğreniyoruz her şeyi. Öğrenilecek şeyleri çocuğun önüne koyup tek tek, harf harf sen öğretirsen, yani deneyimleyerek öğrenmesine engel olursan, iki gün sonra o çocuk ödev yaparken de sana ihtiyaç duyacak diyodu.

2016/02/14

Hayat paylaşınca mı güzel?


Bugün çok garip bişey oldu. Aslında çok başka bişeyden, çocuklara nasıl örnek olduğumuzdan ve farkında olmadan kendimizin minik bir versiyonunu yetiştirdiğimizden bahsedecektim. Ama çok daha garip bişey oldu, onu anlatmam lazım önce.

2016/02/02

Ela 2 Yaşında ❤️


Mükemmel değilim, mükemmeliyetçi de değilim çoğu zaman. Ama bi işin içine girince anlıyorumki manyağım:) Ve gerçekten uzmanlık alanıma giren bir işse mevzu bahis, o işten istediğim sonucu elde edene kadar kendimi de, bu sürece dahil olan herkesi de paralıyorum. Ama gel gör ki özümde çok aşırı iyi kalpli bi insan olduğum için, başkalarını paralamak yerine kendimi paralamayı tercih ediyorum:P Yani her şeyi kendim hazırlıyorum!
Ondan sonra da neden bu kadar yoruluyorum'lar, hofff yine yapcak bisürü iş var'lar havada uçuşuyo.

Mesela Ela'nın 1. yaş günü için niyetim; diğer doğum günlerini daha sade yapacağım için, ilk yaş partisine özenmek, görmekten sıkıldığımız doğum günü partilerinden mümkünse ve hatta mutlaka daha farklı bişeyler ortaya çıkarmaktı. Ela henüz 1 yaşına girecekti, ben daha işe başlamamıştım (ücretsiz iznimin son demlerini ayaklarımı uzatarak geçirecek değildim heralde, binbir tane detayı olan bi parti hazırlamak varken seçenekler arasında:P ). Ela'yı kangurusuna atıp dolmuşa atlayıp kaç kere gitmişimdir o çıkrıkçılar yokuşuna kimbilir :) Yukarda da belirtmiştim zaten, manyağım :)

Kestim biçtim diktim. Hem içime sinen, hem herkesin oldukça beğenisini alan (hatta bizim partinin hediyelikleri de dahil tüm detaylarının birebir uygulandığı bir sürü parti gördüm sonrasında. Hafiye takipçilerim sağolsun, istihbaratım kuvvetlidir o konuda:P)  eğlenceli bi gün bıraktım Ela'ya hatıra.
Hiçbir standarda ve kalıba çakılmadan bişeyler üretmeyi seviyosam demek ki:) Hiç yorulmuyorum böyle şeylerle uğraşırken ^.^

Ama esas yorgunluğu koltuğa ilk oturduğunda hissedersin ya, ayaktayken anlaşılmaz çünkü ne kadar yorulduğun, hah işte o zaman Erman dedi ki; "canım bu ilk ve son parti olsun olur mu?" Çünkü çok yoruldu yazık! Sanırsın sırtında taş taşıttım. Bütün her şeyi hazırlayan ben, önümüzdeki senenin hesabını yapan o :)
Tabi ayaklarım nasıl ağrımışsa artık, direk katıldım Erman'a, seneye yapmıycaz parti. Kesin!