Hepinizin bildigi üzre geçen hafta Trabzon'daydım olimpiyatlar sebebiyle. Tam da "Yaşasın yurdum topraklarına dönüyorum, bol bol pide ve kuymak yiycem" hayalleriyle kafam heyecandan patlamak üzereyken, her gün ofis ortamında bilgisayar başında çalıştıgım bir iş gezisine dönüşüverdi kendisi.
Siz sormadan ben söyleyeyim: hayır! hiçbir oyunu izleyemedim, o sırada dünyayı kurtarmakla meşguldüm..
Neyseki akşamlar bizimdi. "Bizimdi" derken sadece ben ve midem değil, yöresel yemeklerden hazeden iş arkadaşlarım da vardı.
"Yediğim içtiğim benim olsun, gezdigim gördüğümü anlatayım" demek çok isterdim ama doğasıyla çok fazla içiçe zaman geçirecek, yaylara çıkıp serinleyecek kadar vaktim olmadı.
Ben de birbirinden yöresel lezzetlerinden tattım Trabzon'un ^.^
Sırayı bozmadan başlayalım o zaman.
İlk durak Nihat Usta!
Her ne kadar Akçaabat köftesinin merkezi olarak bilinse de, ızgara balık çeşitlerinin, o muhteşem piyazının, lezzeti mümkünsüz mısır ekmeğinin ve pirzolasının tadına bakmadan Trabzon sınırlarını terk etmemelisiniz bence.
Mezgitin ve mısır ekmeğinin fotografını çekmişim, ama köfteler pirzolalarda sanırım dayanamayıp saldırma durumu olmuşki onların fotografı yok elimde.. sürekli ımmmh, oyyyy gibi sesler çıkarmak suretiyle "keşke hiç doymasam" diyen bir ruh hali içinde olduğunuz için fotoğraf çekmeye zaman ayırmak ayrı bir meziyet oluyor :)
Nihat usta'nın yerini merak edenler için not: Forum AVM'nın hemen yanıbaşında, durmayın koşun gidin yiyin, yedikçe de sevgiyle kulaklarımı çınlatın ^.^
Gelelim bir sonraki lezzet durağımıza: Özdemir Kasabı.
Bilen bilir Oburcan'la (G)astronomik Seyahat blogunu. Sevgili arkadaşımız nerde ne yemiş ne içmiş, nerenin nesi meşhurdur, fiyatlar nasıldır gibi bütün detayları paylaştığı bir blogun yazarı.
Onun begenisini de ziyadesiyle kazanmış olan bu "kasap görünümlü restoran" için özellikle de o pamuk gibi dana bonfilesi için, yemekten sonra getirdikleri üzerinde 2 cm kalınlıkta kavrulmuş dövülmüş fındık tabakasından oluşan fırında sütlaç için ne desem ne söylesem az.. Hatta öyleki, yemek derdine düşüp fotograf çekmeyi unutmuşum. Yemeği yedikten ve yeterince rehavet üzerimize çöktükten sonra masanın kenarında dolaşan bu şaşı suratlı serseriyi çekmeyi akıl etmişim ^.^
Özdemir kasabı için çok güzel hazırlanmış bir yazı buldum onu da paylaşayım: http://www.anadolugurme.com/1809/ozdemir-kasabi-trabzon.html
Yemek yemeden önce sabırla fotoğraf çekebilen arkadaşlar birkaç tabak çekebilmiş, helal olsun valla..
"Yöresel tatlar diyip bir kuymaktan, bir yağlı pideden bile söz etmeyeceksen daha fazla devam etme bu posta" diyebilirsiniz, şimdi o konuya hemen ve tok oldugum halde agzımın suyu aka aka giriyorum.
Forum AVM içerisinde mantı üzerine harikalar yaratan, fakat diğer yöresel tatları da en kralından yaparım diyebilecek mükemellikte bir restoranla karşılaştım. Adı Mantı Keyfi.
Hem mütevazı bir yeme-içme alanı var, hem de çok iddialı sloganları var: En güzel mantıyı anneler yapar, sonra biz!
Kuymağı da inanılmaz lezzetliydi. Bol mısır unlu, peynirinin kıvamı yogun ve tereyağı sarı sarı akan bir kuymaktı.
Benim esas bahsetmek istedigim ve Mantı Keyfi'ne özgü esas lezzetin adı:
Kızarmış Mantı
Dışı çıtır çıtır hamur, içinde yumuşacık kıyma ve tabağın ortasında servis edilen sosu ile kızarmış mantı karşınızda. Yaşımı söylemekten haz etmiyorum uzun zamandır ama bu yaşıma geldim ben böyle lezzetli bir mantı yemedim.
O kadar iddialı konuşuyorum, çünkü bunu hak ediyor!
Kayseri'li değilim, hiç gitmedim de, ama sanmıyorumki orda böyle bir mantı yapılsın. Hem hamur gibi midenize oturmuyor, hem de inanılmaz tok tutuyor. Çok az yağda ve hızlıca kızartılıp servis edilmesi de cabası.
Kızarmış mantıyı çok değişik içeriklerle sunuyorlar.
İçinden nutella akan, dışı çıtır çıtır bir hamur kızartması düşünün, işte onun adı Çikolatalı Kızarmış Mantı. Allahım sana geliyorum dedirten cinsten ;)
Lahana soslu, hamsili, karidesli, kepekli versiyonları da mevcut.
Hepsi birbirinden keşfedilesi, yenilesi.
Sırada Harran Restoran var. Ben Forum AVM'dekine gittim, birkaç yerde daha şubesi varmış ama. Kendine ait kocaman bir terası ve kapalı alanı olan çok şık bir restoran. Ev yemekleri, et yemekleri, tatlılar.. herşey ayrı bir güzel, ayrı bir lezzetli.
Burada sac kavurma çılgınlığı yaşadım.
Öyle her yerin sac kavurması güzel olmaz, eti iyi pişiremezlerse yalan olur o kavurma.
Acısı, etinin kıvamı, yemekten önce gelen yukardaki ezmesi ve yemek sonrası yediğim künefesi ile burası mutlaka denemeye değer.
Ezmenin özellikle fotoğrafını çektim, çünkü hiç o güneydoğu konseptindeki kebapçılarda yiyebileceğiniz türden bir ezme değil. Özünde biber tuzu var. Biber tuzu dediğimiz o anlatılmaz yaşanır şey; çemen denilen, kırmızı ve acı biberle yapılan mezenin değişik ama çok çok çoooook daha lezzetli bir formu.
Annem ve teyzem her sene geleneksel biber tuzu günleri adı altında senelik biber tuzunu hazırlayıp stoklarlar, bu konuda çok şanslıyım ^.^
Ezmeden sonra gelen sac kavurma da evlere şenlikti. Tok karnına bile yiyebilirsiniz, o derece hafifti. Özel sacında servis ediliyor. Zaten o tablo karşısında muhtemelen toklugunuzu unutuyorsunuz. Garsona "lütfen 1 porsiyon" derken buluyorsunuz kendinizi. E hani toktun sen demezler mi adama?
Bir de künefe var tabi. Tamam belki yöresel degil, Antakya'nınki buna binbeşyüz basar diyebilirsiniz, ama buranınkini de yabana atmayın derim ben en gurme halimle ;)
Ve son durağımız Maçka'daki Zigana Yörük Çadırı.
Akçaabat'a gelmeden Akyazı beldesinde yol üstünde, ama yol üstünde derken dağın eteğine kurulmuş ve asansörle tepeye çıkılan bir tesis.
Muhteşem bir Trabzon manzarası eşliğinde, yöresel renklerle desenlerle döşenmiş bir ortamda sac kavurmanızı, köftenizi yiyor, ve semaverde çay eşliğinde sütlacınızı hüpletiyorsunuz.
Tesisin girişinde yöresel kıyafetler içerisinde fındık toplayan kadın figürleri sizi karşılıyor.
Sonra asansöre binip dağın tepesine çıkıyorsunuz çatlayana kadar yemek için.
Zigana'nın öncelikle kayganasına hayran kaldım ben.
Kaygana aslında bi çeşit krep, ama içinde maydanoz ve taze yeşil soğan olanından. Ama bu kadar lezzetlisini yemiş olamazsınız, inanmıyorum :)
Kuymağı da meşhurmuş, yemedim ama öyle söylediler. Kuymak da şöyle birşey aslında
eskiden bir kaptan kaşık kaşık herkes yermiş, ona istinaden :)
Akçaabat köftesi de buraya kadar gelmişken yemeden olmaz dedim ve siparişimi verdim.
"Bildiğimiz köfte işte" gibi bir hissiyata kapılıyorsanız şimdiden söyleyeyim çok yanlış yoldasınız. Hemen bir uçak, otobüs, taksi ne varsa atlayıp gelmeli, burada yemeli ve sonra tekrar hayatınızı gözden geçirmelisiniz :)
İçecek kısmından bahsetmemişim hiç. Yukardaki yemeklerin hepsinin yanında ayran ve karadenizin merkezinde oldugumuz icin çay iyi gidiyor. Tabiki etin balıgın yanında rakı tercih edenler de olabilir. AVM sınırları içinde içemiyorsunuz, fakat sahil üzerindeki neredeyse bütün restoranlarda alkol seçeneği mevcut.
Evet kuzucuklarım, şöyle bi yukarıya bakınca aslında baya bi yiyip içtiğimi farkettim. Sonuç: +1 kilo
Daha anlatamadıgım çok yer var aslında. Boztepe'de semaverle çay keyfi, Uzungöl'de havuzdan çıkmış taptaze alabalık, Bey Konağı'nda barbun vs..
Mümkünse bahar mevsiminde, mümkünse diyorum çünkü her an yagmur yagabilitesi olan bir memleket ve NEM almış başını gidiyor. Yeme içme kısmını anlatırken kendimden geçiyorum belki ama hava koşulları hiç de o kadar güllük gülistanlık değildi. Metrekareye düşen nem miktarından söz etmek bile istemiyorum!!!
Gidin, görün, yiyin, için, gezin. ama serin havalarda.
Bu arada fiyatlardan hiç bahsetmemişim. Size şöyle bir ortalama fiyat söyleyeyim, siz de herşeyin nasıl bu kadar lezzetli, çeşitli ve ucuz olabildiğine inanamayın!
Kişi başı 20 TL vererek en iyi restoranda et pirzolasından sütlacına midenizi şenlendirebilirsiniz.
E bir haftadır blogu aksatınca dönüşüm de biraz muhteşem ve lezzetli olsun istedim, umarım iyi etmişimdir :)
Minikkuşcum resimlere bakarken ağzım sulandı:)Hamsi, mıhlama kimbililr ne kadar lezzetlidir çok şanslıymıssın bitanem:))İnsan burdaki bloger arkadaşlarınıda düşünür:)
YanıtlaSilhttp://ennstyle.blogspot.com/
ah kuzum keşke getirdiğimde bozulmaması gibi bi imkan olsaydı birer koli getirirdim valla hepsinden :) ama yerinde yemek lazım hepsini, soğutmadan nım nım nımmmm -.-
YanıtlaSilOfff! Gecenin yarısında okumasaydim bari:( simdi icinden nutella Akan mantiyi dusleyerek uykuya dalıyorum:)
YanıtlaSilBi de nasıl olsa yorumları onaylıyorsun..su kelime doğrulamayı kaldırsan?
YanıtlaSilsüperr görünüyoo aifyet olsun hamsiler en güzeli
YanıtlaSil@goncaninsepeti tesekkurler cicim, hakkaten cok guzellerdi.
YanıtlaSil@pinkprincess kelime dogrulama diye bisi mi istiyormusum ben? hemen bakayım ayarlara. bu arada nutellalı arkadas hakkaten hayal kurmaya degerdi ;)
@pinkprincess işlem tamamdır kuzum, dogrulamayı kapattım, o neymiş öyle yaaa :D
YanıtlaSilKızarmış mantı nasıl birşeymiş acep ya ben ilk kez duyuyorum :) Canım çekmedi değil hehehh :D
YanıtlaSiljunkhead; öyle bişiydir ki o mantı, böyle yersin yersin "keşke hiç bitmese horoz şekerim" dersin. o derece! :)
YanıtlaSil