2015/11/12

Kreş Sorunsalı



Merhaba benim gibi instagramda herşeyi hızlı tüketmeyi tercih edip blog okumayı bırakan, muhtemelen bu postu da görmeyecek olan herkes:) Uzun zamandır eksikliğini ve ezikliğini hissettiğim bu konuyla ilgili daha fazla mesai harcamaya, yani hafta içi sabah 9 akşam 6 yaptığım mesaiye bir de haftasonu mesaisi ekleyip bloğuma düzenli olarak post yapmaya karar verdim. Üstelik sadece günlük tutar gibi değil, insanların okuduğunda fayda görebileceği, en azından elinde yaşanmış bir örnek olarak tutabileceği türden deneyimlerimi de paylaşıcam artık burada. Deneyim dediysem, Ela doğduktan sonraki hayatımda deneyimlediğim bitakım şeyler yani:)

Uzun zamandır hem sosyal medya üzerinden, hem de maille birçok kişi aynı soruyu sorunca, ben de buradan artık yazmak şart oldu dedim ve alçılı ayağımın tozuyla geçtim bilgisayarın başına.

Konumuz tabiki de “Kreş Sorunsalı”. Uzman değilim (mühendis kafalı, yarı çatlak bi anneyim), öncelikle onu belirteyim. Yani yazdıklarımı oku, ama uygulamak tabiki de sana ve senin yaşam tarzına kalmış :)




En başa dönüp, en sevdiğim kısım olan acıtasyon kısmından başlamak istiyorum:) Ankara’da, ailelerimizden uzakta yaşayan bir çiftiz biz. Öyle ha diyince kalkıp sinemaya gidemiyoruz ya da özel bir akşam yemeği tertip edemiyoruz baş başa. Neden? Çünkü “kimsemiz yok” bu şehirde :) Şimdi bu yazıyı okuyan bütün arkadaşlarım üstüne alınacak ve içinden küfredecek bana. Ama siz de biliyosunuz ki bir annane yada babaanneye canınızın istediği saatte çocuğu bırakıp kafa dağıtmak gibisi yoktur. Yoktur diimi? Ben bilmiyorum çünkü :)
Hele bir de çalışan bir anneysen, öyle sadece sinemayla akşam yemeğiyle de kalmaz ertelediklerin… Onu birine ya da bir kreşe bırakıp işe dönmekle de ona ihanet ediyomuş gibi hissedersin. Benim çocuğum paradan daha kıymetli dersin. İstifa edicem, hep onun yanında olucam, başlarım kariyerine dersin. Herşeyden vazgeçersin. Vazgeçme!
Sadece anne olmadığını, annelik misyonunu yerine getirmek için dünyaya gelmediğini, kendine zaman ayıramazsan, kendin için bişeyler yapmazsan, çocuğun da dahil hiçbir şeye yetemeyeceğini gör öncelikle.

Şuraya bi küçük dipnot: Yoo yooo, çocuğunu bırakabileceği birileri olup çalışmayı tercih etmeyen ve hem kendine hem çocuğuna bolca zaman ayıranları hiç kıskanmıyorum! :)



Hepinizin bildiği üzere; en az 3 tane doğurmamız ve 2 yaşına kadar emzirmemiz önerilirken, doğurduktan 3 ay sonra anneye verilen izin hakkı biten ve annenin işine dönmesi beklenen bir ülkede yaşıyoruz. Hal böyle olunca da, ya kariyerimizden vazgeçmemiz ya da ne yapıp edip en mükemmel kombinasyonu oluşturarak hem çalışıp hem çocuğumuzla maksimum ilgilenebileceğimiz yolu bulmamız gerekiyor.

Peki ben böyle ahkam kesiyorum da kendim ne yaptım, onu anlatayım size.



Ela 3 aylıkken doğum iznim bitmişti! Yıllık izin, toplu süt izni filan derken 6 aylık oldu. Tamam evet, çok güzel iletişim kurmaya başlamıştık bebeğimle, bizim kıpırdak necati koltuklara tutunup kalkmaya bile başlamıştı hatta (nerden bilebilirdik ki 10 aylıkken yürüyeceğini). Ama bu onun anneye artık ihtiyacı kalmadığı, bıraksak okula bile gideceği anlamına gelmiyodu tabiki de…

Yine bir acıtasyon cümlesiyle devam edecek olursam :) Ela’yı bırakacak bir yakınım olmadığı için ve artık işe dönmem gerektiği için, kuzucuğuma çok güzel bakacağına inandığımız bir bakıcı abla bulduk. Ablamız alışana kadar ben evden çalışacaktım, yaklaşık bir ay içerisinde de ofise dönecek ve masamın başında çalışmaya devam edecektim. Ablamızın evi bize yürüme mesafesindeydi, ikiz kızları olan ve dolayısıyla bebek tecrübesi olan sıcak biriydi, gençti, eğitimliydi. Allahım ne kadar da tam istediğimiz gibiydi!

Ama tabiki de herşeyin normal gitmesi ve bu hikayenin mutlu sonla bitmesi beklenemezdi. İşe başladığı ilk gün ablamız kızlarını özlediğini ağlayarak dile getirince ve yaklaşık 3 saat kızımla vakit geçirdikten sonra “daha fazla yapamayacağını” söyleyince (çünkü 6 aylık bebekler, evlerine gelen yabancılara şiddet uygulayabilir! ah o 6 aylıklar!), bir kez daha anlamış oldum ki bakıcı ablaların biri gelecek diğeri gidecek. Kalıcı olup bizimle yıllarca zaman geçirme ihtimali oldukça düşük. Ha diyince çekip gitme ihtimalleri ise tahmin edebileceğinizden çok daha yüksek! Hal böyle olunca, cinlerim de hazır tepemde toplanmışken, Erman’la ani bir karar verdik! Giydim üstümü, atladım arabaya ve bebeğimle ofise gittim. Durumumu anlattım yöneticime ve o gün itibariyle 6 aylık ücretsiz iznim başlamış oldu.

Şimdi geriye dönüp baktığımda, belki de bu yaşıma kadar vermiş olduğum en doğru ve yerinde kararlardan biri olduğunu düşünüyorum bu kararımın. Hayatımda verdiğim bana göre en doğru ikinci kararı da yazının devamında göreceksiniz zaten (Sanırsın hep aşırı mantıklı kararlar verip uyguluyo! Ne kadar da örnek bi anne kişisi!).

Ela 1 yaşını doldurana kadar anne-kız her günümüz evlere şenlikti.

6. Aydan itibaren kendi yatağında uyumaya başladı.

Anne sütünü erken bıraktığı için devam sütü ve ek gıdalar girdi hayatımıza yavaş yavaş. Gelsin meyve püreleri, gitsin buharda pişirilmiş parmak sebzeler :)

10 aylıkken yürüyordu minik ponçiliğim.

Ve zamanını hatırlayamadığım kadar erken başladık onunla karşılıklı konuşmaya :)

Zaman çok hızlı ilerliyordu… Bir baktık ki bana verilen o çok değerli süre dolmak üzere, Ela’yla birer balkabağı ve sıçana dönüşmemiz an meselesi.

Hop! Çilekeş anne kendini yine bir karar verme ve o kararı hayata geçirme hengamesinin ortasında buldu. Baba mı? O çalışıyo :) Zaten babalar anca çalışıyo! Bütün psikolojik yük annenin sırtında.
Evde çocuğuyla kalsa annenin kariyeri sallantıda,
birine bıraksa “acaba karnı doydu mu, uyuyabildi mi?”,
kreşe verse “acaba beni arıyo mudur, uyku odası soğuk değildir inşallah!” gibi bir ton soru işareti yine annenin kafasında. 
Yani işe de gitse aklı hep çocuğunda. Beyin o sırada kaç çekirdek çalışıyo artık sen düşün!

Ondan sonra neymiş, babalar da çok stres yapıyomuş, öyle çok şeyetmemek lazımmış! Bu konu tüm anaların kanayan yarası, bu konu ayrı bir post konusu, hatta bu konu başlı başına bir tez konusu.

 

Ela 10 aylıkken bakıcı ve kreş araştırmalarına başladım. Ama önceliğim, Ela henüz çok minik olduğu için, en azından 2 yaşına gelene kadar evde öz bakımıyla ilgilenecek ve ona eğitimden ziyade sevgisini verecek bir bakıcı abla bulmaktı. Tabiki birkaç denemeden sonra çok da tatlı birini bulduk ve evimize buyur ettik. Ela ona alıştı - ki Ela’nın alışamayacağı biri de yoktur sanırım :) - o da Ela’yı çok sevdi. Biz de aynı frekansı tutturmuş gibiydik, iyi gidiyordu yani. Ama malesefki bizim için arka planda ağlarını harıl harıl örmekte olan kader, yine bize yapacağını yapmıştı! Ablamız hasta oldu (ya da hastalığını bahane ederek evine daha yakın bir yerde çalışmaya başlayıp bizi yüzüstü bıraktı da diyebiliriz!) ve işten ayrıldı…

Artık sabrı taşmış ve işe başlamasına sadece 3 haftası kalmış bu çaresiz anne ne yapsındı!

Hemen kreş araştırmalarına ağırlık verdim. Ela’yı da yanıma katıp kreş kreş gezdim. Evime yakın olanları ayrı, işime yakın olanları ayrı değerlendirdim ve şansımıza tam da Ela’ya istediğim aile sıcaklığını sunacak bir kreş buldum! Evime yakın olsun ki Ankara’nın pis sabah ayazında çok üşümeden kreşine geçsin istedim. Sağolsun bebeğim de, erken yürüdüğü ve anne sütünü bir süre önce bıraktığı için, kreşe hemen uyum sağlayabilecek kıvamdaydı. Öyle de oldu. Hızlıca başlattık kreş sürecimizi. Normalde kreşlerde izin verilmemesine rağmen, Ela’nın diğer çocuklara göre çok minik olması sebebiyle, benim de kreşe girip çıkmama izin verildi. Bir yıldır dip dibe olduğumuz düşünülecek olursa ve onunla aynı dili kullanarak iletişim kurduğum da göz önüne alınırsa, benden ayrılması oldukça zor olacaktı. Oldu da! Annesi dışında bir sürü yabancı öğretmen ve çocuğun olduğu ve evine hiç de benzemeyen bir ortama şıp diye alışması beklenemezdi zaten minicik bir insan parçasının.

İlk hafta her sabah birlikte kreşe gittik, ben oyun odasının bir köşesinde oturdum sessizce. O da, beni sürekli göz hapsinde tutmak suretiyle kahvaltısını yaptı, arkadaşlarıyla oyun oynadı, trambolinde zıpladı, evde dökemediği kadar kurdu her gün düzenli olarak kreşte döktü :) 

Uyku saati geldiğinde, onu diğer gruptan ayrı bir uyku odasında uyuttuk. Çünkü bebek olduğu için uyku saatleri de yemek saatleri de farklıydı. Öğretmenine alışsın, ben yokken de rahat uyuyabilsin diye bir yanına ben yattım, diğer yanına öğretmeni. Bu uyku seansları sayesinde Ela çok daha hızlı alıştı öğretmenine. Ya da ben öyle olduğuna inanıyorum ^.^ 

İlk hafta yarım gün kaldık kreşte. Ortama, öğretmenlerine, yeni arkadaşlarına ve oyuncaklarına alışması için yeterli oldu o ilk hafta. İkinci hafta, artık oyun oynarken beni kontrol etmiyordu. Öğretmenlerinin de önerisiyle her gün birkaç saatliğine kreşten ayrıldım. Arada gözleri beni aramış, mızmızlanmış, sonra iki hophop bi zıpzıp unutmuştu :) Ben olmadan kreşinde yalnız uyuması da bu haftaya tekabül eder. O gün evdeki bayram havasını görseniz ağlardınız :) 

Ela’nın kreşe alıştığına dair gösterdiği her işaret, benim için sonsuz şükür sebebiydi! Çünkü sadece Ela için değil, benim için de atlatması ve aşması oldukça zorlu bir süreçti bu. Her şey yolunda gitti ve ikinci haftanın sonu itibariyle Ela artık ben olmadan da kreşte tam gün vakit geçirebilir hale geldi. Bunu yazmak kolay da, gel onu sen bir de yaşayana sor tabi…



Ela o gün bu gündür kreş bebesi. “Aman düşersin zıplama, ay elin yanar dokunma, bunun içinde şeker varmış kesinlikle ağzına süremezsin”ci annelerden olmayışımın da etkisiyle beraber; deneye yanıla öğrenen, ne yaptığını bilen, bir kere canı acıdığında bir daha aynı şeyi yapmaması gerektiğinin farkında olan, son derece sosyal ve kıpırdak bir çocuk oldu. Şu an ona baktığımda, her ne kadar onunla daha çok vakit geçirebilmeyi gönlüm çok istese de, onun bu sosyal ve girişken tavırlarını gördükçe “iyiki!” diyorum.

İyiki ilk yaşında hep onun yanında oldum ve birçok ilkine tanık oldum.

Ve iyiki bakıcı bir ablayla/teyzeyle birlikte evde “tek başına" değil, onu çok seven öğretmenleri ve dünya sevimlisi arkadaşlarıyla birlikte evinde gibi hissedebileceği bir kreşte geçiriyor o değerli zamanını. 

Sabahları kreşe bırakırken hala zaman zaman ağlasa da ( ki bu ağlamalar genelde dolu dolu geçen bir haftasonunun ardından yaşanıyor! Onların bile Pazartesi sendromu var yani, düşün:) ), akşam kavuştuğumuzda yaşadığımız kucaklaşma, eve gelene kadar aktarılan günün özeti, o gün öğrenilen şarkıların şiirlerin yatağa girene ve anne baba bıkana kadar tekrarı gibi öylesine güzel detaylarımız var ki, hem onu eğlendiriyo hem bize huzur veriyo bu döngü.

Dipnot: Çocuğunu annane, babanne yada bakıcı ablaya emanet eden anneler lütfen savunmaya geçmesin. Ben sadece içinde bulunduğum koşullara göre kendi uyguladığım çözüm yolunu sizlerle paylaşıyorum. Tabiki herkes kendi yaşam tarzına uygun olan en iyi ve sağlıklı yöntemi bulacaktır. Ve tekrar söylüyorum, ailesiyle yakın mesafede olan ve yakınlarından destek gören herkese ne mutlu! Sarılın onlara sıkıca ❤️

  
  




Bu meşakkatli sürecimizi en ince detayına kadar sizinle paylaştım ki, siz de kafanızda örnek bir resim çizebilin ve bu sürecin aslında kafanızda büyüttüğünüz kadar korkunç olmadığını görün istedim. 

En başında söylediğim gibi, uzman değilim! Teorik hiçbir şeyden de bahsetmedim fark ettiyseniz. Çok kitap okudum hamileyken de, doğumdan sonra da. Ama her şeyin kitaplarda yazdığı gibi kolay ve uygulanabilir olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz bence;)

Ben sadece; tek başına çok şey deneyimlemiş, deneyimlerken yanıldığı da başardığı da olmuş, ama en nihayetinde kendi zaferini kazanmış, kafası rahat, bebeği mutlu bir anneyim.

Umarım kafanızdaki soruların kısmen de olsa cevabını verebilmişimdir.

Bu da böyle bir anımdır! Öperim kucaklarım ve tabiki havaya fırlatırım :) 


20 yorum:

  1. Ne tatlısın Minikkuşum..Çalışan anne olarak duygularıma tercüman olmuşsun resmen ^.^ ama ben çok şanlısıyım hem annem hem kayınvalidem dönüşümlü olarak bakıyo oğluma.. ama çalışan anne olmak gerçekten çok zor,devamlı bi vicdan muhasebesi, yetememe duygusu her hasta olduğunda kendini suçlama....bu böyle gider de gider ahh ahh .Eloşumla seni çokça öperim kendinize iyi bakın öperimm mıncıklarım

    YanıtlaSil
  2. İlk oglumu ücretsiz izin ,rapor vs birde amirimin süper duyarlıligiyla 6 ayda yarim gun calisip esimle birlikte büyütüp 2.5 yasinda krese verdim çok zorluk cektik hepimiz .sonucta kreşlerdende nefret edecek kıvama geldim.2.kızimda her tür zorlukla inatla evde ben bakıyorum kariyeri filan salladim gitti oyun gruplarina götüruyorum gezdigim tüm kreslerde baska bir falso gördüm en basiti günde ne kadar bahcede oynatıyorsunuz soruma yogun bir programimiz var programdaysa cikar dedi yuh 2 yas yogun program!sonucta kizimla sarilip oturuyoruz hic bir programimiz yoksa 😆oglumun yasadıgi travmaları okuldan nefreti kizima yasatmamak icin kendimden ödün veriyorum denebilir ama ben mutluyum .aileden destek görenlere kıskanarak bakıyorum 😢bu da benim hikayem😆figenbe

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir yazı olmuş.. Babaanne ve anane adaylarıyla dip dibe yaşadığım halde bir anne adayı olarak kısmet olduğunda bebeğimi kreşe bırakmanın doğru olduğuna inanıyorum. Çünkü anane ve babaannelerinde bir hayatı var.. Çocuk yapıp anneye atmayı da doğru bulmuyorum.. bence de minikkuş için de en güzeli bu olmuş:) sevgiler

    YanıtlaSil
  4. Ben de ücretsiz izne ayrıldım, 2 yaşından sonra ise kızım benle birlikte gelecek okula. Anasınıfı öğretmeni olmasam mecbur ben de kreş bakardım. İyi bir kreş bulunursa kesinlikle ben de bakıcıdan çok çok iyi olduğunu düşünüyorum kreşin. Elayı ısırır, seni de kocaman öperim minik kuşum :) :*

    YanıtlaSil
  5. Ya aynen dedigin gibi olduk.. Ben blogumun pesini asla birakmadim.. Seyahat ettikce de paylasmaya devam ediyorum lakin yazmak fikri bile heyecan verici benim icin.. ama gel gelelim blog blog gezme ve okuyup yorumlama kisminda degilim artik.. Sen de biraktin yazmayi sanirdim biliyor musun ? neyse bebekcim... her ne nedenle olursa olsun biz yazalim ve okumak isteyen gercek okuyucu kitlesine cumlelerimiz, nacizane tavsiyelerimiz ulassin.. bence bu hali cok daha yerinde.. Yoksa ne aldim ben sen bana geldin, ben sana geldim ziyaretlerinden.. :))

    Ben cok ozlemisim senin uzun uzun anlatisini, icini acisini ama ! gorsellerin de artik eskiye gore milyon kat daha sekerli mekerli ! baka baka doyamadim etrafima da gosterdim zaten kendisini :)) ama 2 sey uzdu beni.. Ilki alcili bacak demissin.. haberim bile yok :( cok uzuldum ve umarim onemli bir kirik degildir ya da umarim kirik falan degil de incinmedir yalnizca.. Digeri de gozlerim dolu dolu okudugum endiseli gunlerin..

    Ben de Istanbul'da yalniz bi anneyim.. Ailem Bursa'li biliyorsun.. Annem 2 sene Alpcan'a gelip bakarak dunyalari bagislasa da bana, sonrasi gercekten zor oldu.. Alper'in annesi de Bodrum'a tasinda zaten.. Calisan anne olmak, ne kadar nefis bir kreste oldugunu bilsem de neticede ah hastalanirsa ben ne yapacagim kime birakacagim endiseleri arasinda gecip gidiyor.. Artik sinemaya yalniz gider olduk, yemekler hep Alpico'lu.. seyahatler hep uc kisi.. Her ne kadar biz onunla hayati yasamak istesek de cok basit anlari bile yalniz gecirme sansimiz olmuyor..

    Daha da yazarsam kederlenecegim.. gelsene sen ve biz uzun uzun anlatsak ya !

    YanıtlaSil
  6. Ya sabırsızlanır okuyamam dedim ama su gibi gitti. Nasılda büüyümüş kocaman olmuş. Sürecini okuyup tecrübe olsun istedim :) Çok ii oldu. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  7. Daha doğurmadan aklımda olan o kadar çok soruya yanıt oldu ki yazdıkların Asiye! Bakalım ben nasıl evrileceğim bu konuda..

    YanıtlaSil
  8. bende de var bir Ela ve tamda kreşe başlama düşünceleri içindeyken okudum yazınızı çok da iyi geldi sık sık yazmanız dileğiyle sevgiler ;)

    YanıtlaSil
  9. bence gayet net ve hoş bir yazı olmuş, bekar olmama rağmen zevkle okudum... :)

    YanıtlaSil
  10. 6ay sonra yaşayacaklarımı düşünmeme sebep oldun minikkuş :) Ama düşünmeyeceğim :)))) zamanı gelince bakarız çaresine :)) Ya Ela ne kadar tatlıııııııı olmuş. Maşallah. İnstagramda fotolar bu kadar net değil. Bayıldım sıpaya...

    YanıtlaSil
  11. Allahımm ne kadar güzel bir kızınız var maşallahh , su gibi :)
    Allah bana da versin inşallah böyle güzel bir prenses ...

    YanıtlaSil
  12. Minikkuşuuuum. özlemişim seninle karsılıklı oturur gibi yazdıgın seyleri uzun uzun okumayı. Ofiste sayfa hep acık kac dakkada okuyabildim ama bi sor! :)
    Seni cok iyi anlıyorum desem henuz ne anneyim ne de ortada fol var ama benim de durumum pek farklı olmayacak gibi gorunuyor. We'll see anacum.
    ( öle cok foto koyma kız nazara gelcek bu minnoş, ayyyyyynı Erman bu arada yaww!)

    YanıtlaSil
  13. Uzun zaman olmuştu, Allah bağışlasın :) benim kız da 16 aylık oldu :)

    YanıtlaSil
  14. Yeni bişeyler yazmış mı diye sk sık girdiğim bir bloggersın, yazacak olmana çok sevindim. Ben de Ankara'dayım biri 8 diğeri 3 yaşında iki çocuk anesiyim. Biz de yanlız büyüttük, büyütmeye çalışıyoruz :) Babaannemiz yok, anneanne rahatsız onun dışında teyzeler halalar Ankara'da fakat herkesin kendi sorumlulukları koşturmacası var, evlerimiz birbirine uzak vs... birkaç saat için bile bırakabilecek kimsemiz yok.seni o kadar iyi anlıyorum ki kreş iyi hoş da hasta olduğu zaman kreşe gönderemiyoruz o da ayrı bir dert. Ama şunu çok iyi öğrendim çocuklar herşeye bizden çok daha kısa zamanda alışıyorlar, sen bırakırken başlayan mızmızlanmalar ağlamalar sen gittiğin anda sona eriyordur. Çokook yazılacak şeyler var, anlat anlat bitmez kısa uzun lafı kısası çağımız anneliği bu kadar, önemli olan çok vakit geçirmek değil kaliteli zaman geçirebilmek

    YanıtlaSil
  15. 3 yaşına gireceğinde( yani bitirmeye yakın diyeyim) kreşe verdik. şimdi okuyunca kreşe alışma evresini resmen duygulandım. evdeyken çok rahattım, kreşteyken hep meraktayım :(( ama dediğiniz gibi bakıcılara güven olmaz. benim sevgili bakıcımın sabah arayıp gelemediği bile oldu. sağolsun, iyi baktı da. zor zor zor. ha bir de kreş hastalıkları, her gün burun akması ayrı bir post mu ;) :)))

    YanıtlaSil
  16. Nasıl da özlemişim seni okumayı Asiye, ondan öte sohbetini çok özledim, biraraya gelsek yine konuşsak dinlesek.. ne iyi gelirdi bize,
    Sen anlatınca ha diyip yazmak istedim bende şu birbuçuk aylık kreş dönemini! Napsam ayzsam mı, yok buluşunca anlatırım,
    Tüm yaşadıklarını bizzat yaşayan, kimsesiz, ailesine uzak bir ankara kadını selam eder, öper ve tabii ki havaya fırlatır :))))

    YanıtlaSil
  17. yazsanız, okuruz.

    YanıtlaSil
  18. bende 2 yaşında kreşe vereceğim şuan 15 aylık kızım. ama zor bir çocuk beni de bu süreç korkutuyordu. rahatladım biraz kabul ediyorum :) bizim bakıcı ablamız istikrarlı şuan için 1 senedir bizle. bakalım hayat neler gösterecek ?

    YanıtlaSil
  19. Sene olmus 2016, bu yaziyi heralde bi 5 kere okudum. Bugun benim bebem de krese basladi ve 1 yasinda. Ben ondan daha cok aglamis olabilirim. Umarim Ela gibi alisir ve ben de sizin gibi iyi ki krese baslatmisim diyebilirim kisa sure icerisinde.

    YanıtlaSil
  20. acaba hangi kreşe yazdırmıştınız ben mi kacırdım yoksa

    YanıtlaSil

bütün yorumlar başımın tacıdır, severim ben onları ^.^