Aslında o kadar hazırdımki
"ay acaba bunu mu koysam, yok yok şu fotoğraf daha güzel onu koyayım bloguma" diyip ama hiçbirini ayıramayıp gigabyte dolusu post hazırlamaya.
Nerden nereye işte!
İnsanoğlu kuş misali diyesim geldi ama konuyla alakası yok bunun.
Taa yazın başında aldığım, her ne kadar kış gelmesini istemesem de, bi ara havalar soğusa da giysem dediğim pembe kazağımın günü bugün.
Bide örgü olduğu için tek başına giymeye pek cesaret edemediğim elbisem vardı yıllardır dolabımı süsleyen ve
"ya beni giy ya da giycek başka birilerine ver, çok zoruma gidiyo burda askıda durmak" diye çığıran.
Tamam dedim, söz giyicem seni ama bi şartla!
önce etek olarak kullanıcam seni,
beline de kalınca bi kemer takıcam.
Anlaştık mı?
Olur dedi çaresizce.
Bi saniye yaa ne anlatıyorum ben böyle?
Örgü modasının tavan yaptığı bi sezondayken,
halihazırda örgü elbisem ve şeker pembesi kazağım varken
ve tabiki Ankara da serinlemeye başlamışken en örgü giyen bayan halime bürüneyim dedim.
Üç vakte kadar ören bayan halime de tanık olacaksınız, şşşşşştt ;)
Herşey konsepte uymuşken örgü çantamı takmasaydım o kadar ayıp olurduki ona!
Lacivertsin, alakasızsın, ama pembeyle tadın bi başka olur gel bakim şöyle dedim ve taktım koluma.
Not: Yazar yukardaki cümlede Şahika'nın "ucuzsun, basitsin" kalıbından esinlenmiş ve içten içe Avrupa Yakasını özlemiştir.
Kılıkla alakalı mani;
kazak olayım ör beni
elbise olayım giy beni
Teknokent'ten sor beni
İnsanoğlu kuş misali
Derken çaat diye önce renkler gitti.
Sonra bi baktık makinenin şarjı bitti.
e hani gigalarca fotoğraf çekecektik? :(
Bugünlük bu kadarmış yapcak bişi yok.
Demekki neymiş tedbirli olmak ve ofise giderken bile yanında yedek batarya taşımak lazımmış!
dünyanın binbir türlü hali varmış.
Bide insanoğlu kuş misaliymiş :)
40 kere söylersem belki bi yerlere uçabilirim diye tekrar ediyorum..
Oldu iyi günler ;)