Geçen gün bir yazı okumuş ve çok gülmüştüm. “Ankara, şehriyle ünlü bir soğuktur.” demiş birisi. Hakkaten öyle ama! Yapacak hiçbir aktivite olmadığı gibi, soğuktan başka bahsedecek konumuz bile yok nerdeyse. Haliyle Ankara insanları olarak biz de kendimizi yeme-içmeye veriyoruz. Sevdiklerimizle muhabbetin dibine vurabileceğimiz rahatlıkta mekan arayışındayız hep.
İşte tam da bu noktada sosyal medya imdadımıza yetişiyo ve “kim nereye gitmiş, o café’nin nesi meşhurmuş, diğer café’nin nesi kötüymüş, çocukla gidilir miymiş, gidersek ne yedirebilirmişiz”lere kadar uzanan kocaman bir sorular-cevaplar zinciri sunuyo bize.
Lezzetli yemekler, göz alıcı ve iştah kabartan menüler artık ulaşılabilir şeyler. Amaç sadece karın doyurmaksa zaten, Ankara’da en alakasız restorana bile girseniz mideniz şen bir şekilde ayrılırsınız mekandan. Ama işte özellikle bizim gibi tüm haftasını çalışarak geçiren ve her şeyi sığdırabileceği tek zamanı haftasonu olan insanlara; sıradışı menülerden ziyade, sevdiklerimizle saatlerce vakit geçirebileceğimiz konforu ve güleryüzlü hizmeti sunan mekanlar lazım.
İşte o sayılı mekanlardan biri olan HappyMoon’s ailesiyle de tesadüfen bir haftasonu Panora Avm’ye gittiğimizde tanıştık. 1999 yılında Kadıköy’de minik bir dükkan ile başlamış ve bugün 15 şubeye kadar ulaşmış kocaman bir restoranlar zinciri. Çok da etkileyici bir başarı hikayeleri var! Gidip Zülküf Bey’i bulmanız ve bizzat kendisinden o hikayeyi dinlemeniz gerek! Mesela “HappyMoon’s” adı, markanın sahibi ve genel müdürü olan Hüseyin Aymutlu’nun soyadından esinlenilerek koyulmuş! İşiyle kendini özdeşleştirmeye nefis bir örnek!